16 Kasım 2009 Pazartesi

Bloglar arası salınım...

Bir süredir bloglar arasında gezinip duruyorum. İlginç bulduğum bir yazıyı okurken gözüm yorumlara takılıyor mecburen. Bu defa da o yorumcunun biloguna geçmişim aniden… Oradan da öbürüne… Bazen de öyle bir blog çıkıyor ki karşına, baştan sona ne kadar yazı varsa okuman gerekiyor hepsini…

Bloglara takılmaya başladıktan sonra günlük hayat akışım oldukça değişti… Daha bir asosyal oldum sanki. Okuyorum da okuyorum… Bazen hüzünler alemine dalarak, bazen de kırılası gülerek… Günlük işlerimi de oldukça aksatmaya başladım tabi ki… Bu gidişle kapı önüne koyuverecek beni devlet baba…! Ama olsun… Pişman değilim hiç… Çok şey öğreniyorum bu alemden… Değişik insan profilleri görüyorum orada… Taa uzaklarda, ama bir o kadar da yakınlarda…

Meğer aramızda dolaşan hanımlar arasında ne kadar da beceriklileri varmış… Envai çeşit el işi [veya bir blogçu arkadaşın deyimiyle “ıvır zıvır işleri” :))] örnekleri gördüm bu alemde… Her birini kıskanarak inceledim. Yeteneklerine ve yaratıcılıklarına hayran kaldım doğrusu… Önceleri bu işlerin sadece bizim ülkemizde yapıldığını sanıyordum… Yanılmışım meğer… Yunanistan’dan Brezilya’ya kadar hemen hemen her ülkede çok yaygınmış bu ıvır zıvır (!) işler… Hepsini kutluyorum… Emek verilen, akıl kırpıntısı sosu ekilen her iş güzeldir, kutsaldır…

Bir de güzel yazılar buluyorum ara sıra… Gün görmemiş konular, anlı şanlı yazarlara taş çıkartan güçlü anlatım kabiliyetleri… Ne ararsan var yani… Yeter ki koku alma yetini açık tut her daim… Geçenlerde bir blog buldum tesadüfen… İsmini yazsam bir sakıncası olur mu acaba… Yok yok ne sakıncası olacak ki… En azından temiz kalple dile getiriyorum bunları… Blogun ismi “Dişi Geyik”. Bir iki yazısını okudum önce… Sonra tutamadım kendimi ve bir çırpıda okuyuverdim bütün yazılarını... Genellikle kendi hayat hikayesini ve iç dünyasını döküyor satırlara Dişi Geyik (isimli arkadaş). Biraz karamsar bir edayla sallıyor kalemini genellikle… Ama her yazısı bir temel eser niteliğinde. Bir toplum bu kadar mı güzel gözlemlenir Allah’ım… Hadi gözlem yeteneğin iyi, ya anlatım gücüne ne demeli… Ben bu kadar zengin ifade yeteneğini ve felsefi derinliği kolay kolay hiçbir eserde görmedim bu güne kadar (biraz iddialı oldu galiba :))… Acaba bir profesyonel yazar mı diye düşündüm Dişi Geyiği bir ara… Ama değil… Yazılarından anladığım kadarıyla yeni mezun olmuş bir iktisatçı. Yani ne bir edebiyatçı, ne de bir sosyolog… Hem de bir taşra üniversitesinde okumuş… Sanırım Gaziantep’teki üniversitede… Demek ki Ankara ve İstanbul dışındaki üniversitelerimizden de böyle yetenekler çıkabiliyormuş… Sevindim doğrusu… Gerçi çözemediğim bir husus var… Bunca yeteneğine karşın işsizlik ve iş bulma umutsuzluğunu dile getiriyor Dişi Geyik… Bu durum anormal bir çelişki gibi geldi bana… Belki de dikkatli okumamışımdır yazılarındaki bu iş ve işsizlik mevzuunu… Her neyse bu arkadaşı gerçekten kalpten kutluyorum… Eğer bir gün bu yazımı okursa tesadüfen, O’na naçizane bir tavsiyem olacak: Ümitsizliğe ve karamsarlığa hiç gerek yok Dişi Geyik… Her insanın değişik bir sermayesi vardır… Bazıları zeki, bazıları hamal, bazıları ukala, bazıları da sadece “insan”… Sen kendi sermayenin farkında ol lütfen ve onun gücüne inan… Unutma ki gecenin en zifiri olduğu an, sabaha en yakın olan andır…

Mutlu ve esen kalınız…

3 yorum:

Dişi Geyik dedi ki...

Bu yazı bana dair yazılmış,şu an ağzım kulaklarımda,inanılmaz mutluyum.Teşekkür ederim beni onurlandırdığınız için...

Deliler Teknesi dedi ki...

Onurun kendisi sizsiniz zaten Dişi Geyik... Başarılarınızın devamını diliyorum... Mutluluk dileklerimle...

htdundar dedi ki...

bende gecenin bu saatinde girdim. rastgele buldum kaç saattir dişi geyik i okuyorum.cidden başarılı. hep böle devam eder inşallah :)