12 Kasım 2009 Perşembe

Matematik...

Blog işi de zormuş meğer... Başkalarının bloglarını okurken ne kadar da kolay gözüküyordu oysa.. En büyük zorluk da "nasıl bir blog olmalı" sorusunda yatıyor sanırım. Ciddi mi olsun, mizah ağırlıklı mı olsun, bilgilendirici mi olsun derken kafam karışıp gidiyor. Her neyse "okuyan mı olacak sanki" deyip rahatlayıveriyorum. Kendim çalar kendim oynarım... Gel keyfim gel yani...

Blogumda zaman zaman kendi hayat tecrübemden kesitler aktarmaya karar verdim... İlk konu olarak da beni şekillendiren bir konuyu seçtim: Matematik... Biraz tuhaf geldi biliyorum. Biraz da içiniz sıkıldı sanırım. Ne de olsa zor ve sevimsiz bir konu (diye biliniyor en azından).

Okuyanlara biraz garip gelecek ama... Öğrenciliğim boyunca hep kopyacı biri oldum. Kopyasız bir sınav düşünemezdim sanki... Ama bir istisnası vardı... Matematik dersleri. Bu dersten kopya çekmeye gerek duymazdım nedense. Hocaların anlattıklarını gayet iyi takip edebilir, sınavda da başarılı olurdum hep. Matematik derslerinde sınıf arkadaşlarımın çoğunun hiç bir şey anlamadan bön bön tahtaya bakmalarını hayretle izlerdim. Bazı hocalarımızın bile matematikten "zor ders" diye bahsetmelerine hiç bir anlam veremezdim. Yani uzun lafın kısası, diğer derslerde pek bir yeteneği olmayan naçizanenin matematikten yana pek bir derdi yoktu. Bu bir Allah verdisiydi benim için, özel bir formülü yok yani... Ve gördüm ki matematikte iyiysen, gerisini merak etme... Olup gidiyor bir şekilde... Matematikteki başarı diğer derslerdeki eksikliği telafi ediyor fazlasıyla... Bunu sadece kendimde gözlemlemedim, etrafımdaki bir çok insanda da gözlemledim. Test edilip onaylandı yani...

Peki bunları niye anlatıyorum şimdi... Matematiğin önemini beyinlere nakşedebilmek için anlatıyorum. Ülkemiz eğitim sisteminde her şey matematikten geçiyor maalesef. Matematik ise "zor zanaat" olarak biliniyor bu ülkede. Gerek SBS'de, gerekse de ÖSS'de belirleyici olan matematik oluyor her zaman. Matematiğin temelleri ise ilokulun ikinci kademesinde atılıyor küçücük beyinlere. Onun içindir ki, ilkokul 6, 7 ve 8'de çocuğu olan arkadaşlar bu işi sıkı tutmaları gerekiyor. Sıkı tutmaktan kastım şudur: Matematik denen ders, çoğu zaman bir öğrencinin kendi kendine yapabileceği bir iş değildir. Mutlaka birilerinin takviyesini ve disiplin altında tutmasını gerektiriyor. Kastım özel ders ve dersane değil. Tabi ki bunlar da bir seçenek olabilir ama en ideali anne veya babalardan birinin bu işi üstlenmesidir. Anne veya babadan matematiğe yatkın olan biri haftada sadece bir gün bir kaç saat çocukla matematik çalışması çok şey farkettirecektir. Unutmayalım ki çocuklar matematikte diğer derslerde olduğu gibi sınıfta rahatça soru soramamakta ve bir çok husus anlaşılmadan geçip gitmektedir. Bu eksikliği ancak anne ve baba olarak sizler telafi edebilirsiniz...

Bu konuyu sakın ha ihmal etmeyelim. Çünkü matematik çocuklarımız için sadece bir çok dersten biri değil, gelecek demek, hayatın ta kendisi demek...

Başarı dileklerimle, esen kalınız...

Hiç yorum yok: