23 Şubat 2011 Çarşamba

Dünyamız yeniden şekillenirken...

Yazı modunda değilim bir süredir... Elim varmıyor bir türlü... Beynim uyuştu sanki... Öyle kıştan, soğuktan, kötü havalardan da değil... Sebepsiz, nedensiz... Yarı nörotik, depresif bir durum işte...

Ama olaylar durulmuyor... İçte ve dışta bir sürü gelişme var... Seçimler yaklaşıyor içeride... Haziran başında sandıklar bizi bekliyor olacak... Tarihimizdeki en sıkıcı, en heyecansız seçimlere tanıklık edeceğiz sanki... Sonuçlar şimdiden belli gibi... AKP'ye selam, yola devam... Oranı bilemem... Ama seçmen eğiliminde herhangi bir kayma olmadığını bilesiniz... Yüzde 60'a bile şaşırmam... İçsel dinamikler buna işaret ediyor... Ak Parti'nin siyaset stratejisine her zaman şapka çıkarmışımdır...

Seçim sonrası yine CHP'yi tartışıyor olacağız... Kılıçdaroğlu ile olmadığını, olamayacağını konuşacağız... Açıkçası Kılıçdaroğlu açısından sevimsiz bir durum olacak... Varlık gösterememek, heyecan yaratamamak, beklentilere cevap verememek nasıl bir duyguysa, Kılıçdaroğlu'nun ki de öyle bir duygu olacak sanki... Bu tablo üzer beni... Siyaset pek umurumda olmaz ama... Kılıçdaroğlu'nda insana ve insanlığa dair bazı safça ritüeller yakalamıştım... Normal yurdum insanının da siyaset yapabileceğine dair küçük bir beklenti kımıltısı oluşmuştu içimde... Ona üzüleceğim ben...

İçerisi neyse de dışarısı fena halde karışık... Bu kadarını ben bile beklemiyordum... Mısır düşer diyordum ama bu kadar erken beklemiyordum... Mısır'dan sonra bu coğrafya karışır diyordum ama örneğin Libya'yı beklemiyordum... Gelişmeler beni bile şaşırttı doğrusu... Kaddafi kendi çapında ideolojisi olan bir lider... Dünyaya kafa tutabilen, halkına sıcak mesajlar verebilen bir insan... Batı ile ilişkilerini kısmen düzeltme yoluna koyabilmiş bir diktatör... Ama olmuyor... Onun koltuğu da sallantıda... Kırk küsür yıllık tahtı yıkılmak üzere... Gidişi de kanlı olacağa benziyor... Kan akıtmaya devam ederse korkarım gidişi kendisi açısından da kanlı olacak...

Kaddafi düşerse, bu coğrafyada en az 5-6 diktatör daha düşer... Yemen, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve başkaları... Suudi Arabistan ve Suriye hakkında şimdilik bir şey söyleyemiyorum... Bu iki ülkenin kendine has başka dinamikleri sözkonusu... Her neyse...

Geldiğimiz noktada resim biraz netleşiyor gibi... Gelişmeler içsel dinamiklerden çok dışsal dinamiklere bağlı gibi... Dünyamızın efendisi bu bölgenin biraz karışmasını, biraz harmanlanmasını istiyor sanki... Ortalık karışıp herkes kendi derdine düştüğü noktada İsrail biraz rahat nefes alabilecek... Ve de orta ve uzun vadeli planlarını yavaş yavaş uygulamaya koyabilecek... Gelişmeler karşısında tabi ki İran da biraz tırsıp kendi kabuğuna çekilmiş olacak...

Gelişmeler her şeye rağmen bölge insanının hayrınadır... Süreç sancılı da olsa, dışsal dinamiklerin etkisiyle de olsa insanlığın hayrınadır diye düşünüyorum... Zira bu rejimlerin savunulacak bir tarafı kalmamıştır... Diktatörlükten insanlığa bir hayır görülmemiştir... Hakkın, hukukun, adaletin, özgürlüğün olmadığı yerde refah olamaz... Bölgedeki gelişmeler hak, hukuk, özgürlük getirir mi bilinmez... Ama en azından bir şans doğmuştur... 30 yıllık, 40 yıllık iktidarların izah edilecek bir yönü yoktur... Umarım geçiş sancısız ve az kanlı olur... Umarım yarınlar daha iyi olur...