24 Kasım 2010 Çarşamba

Öğretmenlerimiz...

Bu gün 24 Kasım... Öğretmenler günü yani... Tek güne indirgenmiş hatırlamaları, kutlamaları pek sevmesem de... Yine de anlamlıdır öğretmenler günü... En azından anneler günü, babalar günü, sevgililer günü gibi ticari boyutu ağır basan günlerden farklı görürüm öğretmenler gününü...

Buralarda birer cumhuriyet altınına indirgenmiş olsa da... Bilirim farklı algılanır ülkemin farklı köşelerinde öğretmenler günü... Hele kuş konmaz kervan geçmez Anadolu köylerinde farklıdır öğretmenlik mesleği... Öğrencilik de farklıdır oralarda... İmkanlar sınırlı, ızdıraplar fazladır... Öğrenciden ziyade ırgattır, çobandır küçük yürekler... İşlemek gerekir o körpe yürekleri... Bir anne, bir baba şefkatiyle yaklaşmak gerekir onlara... Sadece dersi anlatmak yetmez... Dalmak gerekir iç dünyalarına... Sinmiş kişiliklerini alıp gün yüzüne çıkartmak gerekir... Kısacası çalışmak çabalamak gerekir... Kazanılacak bir kişi bir kişidir demek gerekir...

Şehirde de zordur öğretmenlik... Gelir dağılımının bu kadar bozulduğu ülkemizde belki de daha zordur şehir öğretmenliği... Geçim derdi bir yanda, onca çocuğun sorumluluğu diğer yanda... Yokluk görmemiş zengin çocuğu ile kıt kanaat geçinen kapıcı çocuğunu aynı potada eritmek zor zanaat... Bilir bilmez her işe müdahil olan ne oldum delisi veliler de cabası... Ceberrut müdür ve müfettiş desen ayrı bir dert...

Evet, hep ilkokul ekseninde ele alınır öğretmenler günü... Yersiz de sayılmaz bu algı... Zira minnacık yavruların anne babası gibidir ilkokul öğretmenlerimiz... Bu nedenle sınıf öğretmenliğine has bir duygu gibidir öğretmenler günü öğretmenliği... Zaten ortaokula (yenilerde ikinci kademe deniyor galiba) geçişle birlikte yavaş yavaş "hoca"ya dönüşür "öğretmen"lik... Mutlaka bir iki tane sevimsizi de çıkar bu hocaların... Dolayısıyla "öğretmen" kelimesinin tılsımı yavaştan bozulmaya başlar...

Ama ben ortaokul ve lise öğretmenlerini de çok önemsiyorum... İlkokul beşe kadar olan dönemi "okulu ve okumayı sevdirme faaliyeti" olarak görüyorum ben... Bu dönemin telafisi her zaman vardır... Okuması zayıf olan öğrenci sonradan geliştirebilir bunu... Toplamayı çıkarmayı öğrenememiş bir çocuk fazlasıyla matematik dahisi olabilir sonradan... Ama ortaokulun telafisi yok gibidir... Lisenin ise hiçten telafisi yok... Bu nedenle ortaokul ve lise öğretmenliği çok daha önemlidir diye düşünüyorum...

Öğretmenliğe biraz da sorumluluk cephesinden bakıyorum ben... Ülkemizde her şey matematik ekseninde şekilleniyor... Yani bir şekilde matematiği iyi olan öğrenci sürekli başarılı oluyor... Matematiğin kodlarını çözemeyen öğrenci ise, diğer derslerde allame-i cihan olsa bile bir noktaya kadar başarılı sayılıyor... O halde ortaokul ve lisedeki matematik öğretmenlerine çok iş düşüyor... Bir şekilde matematiği öğretmek gerekiyor bu çocuklara... Bir sınıftaki toplam öğrencinin yarısı matematik sorununu halledememiş ise o öğretmen başarısızdır benim gözümde... Bu konuda mazeret kabul etmiyorum... Sınıftaki çalışkan üç beş öğrenciye bakıp kendini kandırmamalı öğretmenlerimiz... O üç beş kişi bir şekilde başarılı olacaktır... Öğretmen olmasa da başarır o çocuklar... İyi öğretmen, başarıyı genele yayabilen öğretmendir... Kenarda köşede kalmış öğrencileri keşfedip arenaya sürebilen öğretmendir... Kolay mı peki?.. Değil ama imkansız da değil...

Türkçe ve edebiyat öğretmenlerine de çok iş düşüyor ülkemizde... Genetik olarak okumayı sevmeyen bir milletiz biz... Yazı yazmayı da pek beceremiyoruz her nedense... Öğretmenlerimizin bu konuda da biraz gayret sarfetmesi gerekiyor... Okumayı sevdirecek yöntemler mutlaka vardır... O yöntemleri bulup uygulamaya sokacak öğretmenlerimiz... Ne yapsam okumuyor bu haylazlar diye sızlanmanın alemi yok... Okutulacak bir şekilde... Açıkçası "yazı yazma" konusunda ne yapılabilir bilemiyorum... Bu konu pek kolay bir mesele değil... Sanırım biraz da okumakla ilintili bir mesele...

Ya diğer dersler?.. Hepsi de çok önemli hiç şüphesiz... Ama gözlemim o ki, matematik ve türkçeden iyi olan bir öğrenci diğer derslerden de başarılı oluyor bir şekilde... Ama matematik ve türkçeden başarısız olan bir öğrenci, diğerlerinden başarılı gibi gözükse de sonuca gidemiyor...

Bizimkisi hariçten gazel okuma... Ne kadar zor bir uğraş olduğunu tahmin edebiliyorum eğitim işinin... Hakkı verilebilirse bir okadar da onurlu... Eser yaratmak büyük iştir... Eğitimli, kültürlü, başarılı nesil yetiştirmeden daha büyük eser olabilir mi peki?.. Eseriniz bol, gününüz kutlu olsun sevgili öğretmenlerim...

ÇOCUKLARIM
Yoklama defterinden öğrenmedim sizi,
benim haylaz çocuklarım!
Sınıfın en devamsızını
bir sinema dönüşü tanıdım,
koltuğunda satılmamış gazeteler...
Dumanlı bir salonda
kendime göre karşılarken akşamı,
naneşekeri uzattı en tembeliniz...
Götürmek istedi küfesinde
elimdeki ıspanak demetini
en dalgını sınıfın!
İsterken adam olmanızı
çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
palto, ayakkabı yüzünden.
Kiminiz limon satar Balıkpazarı’nda
kiminiz Tahtakale’de çaycılık eder;
biz inceleye duralım aç tavuk hesabı,
tereyağındaki vitamini
ve kalorisini taze yumurtanın!
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta,
çevresini ölçtük dünyanın,
hesapladık yıldızların uzaklığını,
Orta Asya’dan konuştuk
laf kıtlığında.
Neler düşünmedik beraberce
burnumuzun dibindekini görmeden
bulutlara mı karışmadık!
“Hazan rüzgârı”nda dökülmüş
“hasta yapraklar”a mı üzülmedik!
Serçelere mi acımadık, kış günlerinde
kendimizi unutarak!
Rıfat Ilgaz-1943

6 yorum:

haykırış dedi ki...

Kutsal bir mesleğin özel günü ancak böylesi özel ve güzel bir yazı ile kutlanılır.
Elinize sağlık kardeşim.
Sevgi ve saygılarımla

minimalist dedi ki...

çok güzel bir yazı; Türkçe ve matematik kadar görsel sanatlar dersleri ve öğretmenlerini de çok önemserim ; resim, müzik gibi. Ama bu derslerin önemi maalesef artık anlaşılmıyor ve çok uzaklaşılıyor ve bu duruma çok üzülüyorum...Onlar hepten ikinci plana atılıyor...

ezgilimelodi dedi ki...

Çok güzel bir yazıydı.Okumaktan büyük keyif aldım.Köy öğretmeni olmaktan gerçekten çok mutluyum.İnan sadece okuma öğretmekle kalmayıp hayatı öğretiyorsun.Anne,baba,hizmetli,doktor oluyorsun...
İyi ki öğretenim,
İyi ki öğretmenim...

Adsız dedi ki...

Merhabalar,

24 Kasım Öğretmenler gününe münhasır kaleme aldığınız makaleniz çok güzeldi. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

Öğretmenlerimizi ben şu üç kelimeyle özetleyebildim: Onlar; bu vatanın en Fedakar, Cefakar ve de Vefakar insanlarıdır!

Tüm Fedakar, Cefakar ve de Vefakar Öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü yazınzı nezdinde kutlarım!

A Kadir Bekçi dedi ki...

Ben öğretmenliği hep bir anne ile çocuğu arasındaki ilişkiye benzetmişimdir.Öğretmenlik fedakarlık ister,sevgi ister,emek ister.Bir anne çocuğu için ne düşünüyorsa,öğretmen bütün insanlar için aynı duyguları taşır.
Selamlar.

Adsız dedi ki...

Merhabalar,

Eski Milli Eğitim Bakanı ve hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik'in öğretmenlerle ilgili CHP'nin yapmak istediği şeyleri eleştirirken: "öğretmenlerin durumlarının iyi olduğundan bahsederek, bu durumun yersiz ve gereksiz şekilde kötüye kullanıldığından..." bahsetmişti.

Öğretmenlerimizin çoğu karı koca öğretmen oldukları hasebiyle bir eve iki öğretmen maaşı girdiği için belki biraz iyi olabilir. Ancak, karı koca öğretmen olanların çocuklarının bakımı için de hemen hemen birinin maaşının çocuklarına sarfedildiği gözardı edilemez!