15 Eylül 2010 Çarşamba

Dolmuş...

Keşke hazin bir kaza üzerine yazıyor olmasaydım bu yazıyı... Keşke onca vatandaşımızın ölümü sebep olmasaydı bu yazıya... Ama öyle olmadı işte... Haberlerde izlemişsinizdir, kırmızı ışıkta geçen sorumsuz bir dolmuş sürücüsü ondört vatandaşımızı ölüme götürdü... Çok acı bir tabloydu... İzlerken tüylerim diken diken oldu... Allah insanlarımızı böyle felaketlerden korusun...

Bu dolmuş işi zaman zaman kafamı kurcalar... Adamların kabalığı, kural tanımazlığı, arabaların pisliği falan değil kafamı kurcalayan... Ya da boşken yavaş gidip adamı uyuz etmeleri, her gördüğü yayaya potansiyel müşteri edasıyla korna çalmaları, başka yolcu alacak boşluk kalmayınca da adeta kanatlanmaları falan değil kafama takılan... Bunlar veri artık... Binerken eli mahkum kabulleniyorsunuz bunları... Bir dolmuş güzergahında araba kullanıyorsanız, her an bir dolmuş tarafından sıkıştırılabileceğinizi falan da biliyorsunuz... Bunlar kanıksadığımız şeyler... Sürprize açık bir tarafı yok yani...

Asıl meseleye geçmeden önce bu dolmuş rantına da bir değinmek istiyorum... Hasbel kader bir dolmuş ruhsatı almışsanız sonsuza kadar bir imtiyazın üzerinde oturmuş oluyorsunuz... Ne tatlı bir kazançtır bu böyle... Dolmuş eskiyor, sahipleri değişiyor ama plaka imtiyazını koruyor... Hem de sonsuza kadar... Var mı böyle bişey ya?.. İmtiyaz dediğiniz şey süreli olur... Bir ihaleyle falan verilir... Kamu yararı gözetilir... Ama dolmuş ve takside durum farklıdır... Sanırım özel halk otobüslerinin bir kısmı da böyle... Sonsuza kadar size çalışır bu araçlar... Sıkıldınız mı bu işten?.. Kolayı var... Satarsınız bir kaç trilyona, yedi sülalenizi besler aldığınız para... Nasıl olsa zamanında akıllıca bir yatırım yapmışsınız...

Asıl meseleye geliyorum şimdi... Tamam dolmuşçulara kaptırmışız yakamızı... İptal edemiyoruz imtiyazlarını... Ya da siyaseten yanaşamıyoruz buna... Odaları, federasyonları falan var... Örgütlüler yani... Koku almayı da iyi beceriyorlar... Belediye seçimlerinde kazanacak adayları iyi tahmin edip zamanında yatırımlarını yapıyorlar... Doğru zamanda doğru pozisyon alıyorlar yani... Tamam o zaman... Anlaştık, bunlarla yaşamak zorundayız... Ama biraz regüle edilemez mi bunlar?.. Disipline etmek çok mu zor bunları? En basitinden kullandıkları arabalara bir standart getirilemez mi? Ne bileyim koltuk ebatı, koltuk aralığı, kliması, tavan yüksekliği falan işte... Çok mu zor bunlar?

Şahsen ben zaman zaman binerim dolmuşlara... Sanırım bir düzenleme var ki, hepsinde şoför hariç 14 koltuk bulunur... En azından bizim Ankara'dakiler böyle... Ama garip olanı şudur: Her biri minnacık olan 14 koltuk toplam boşluğun üçte birine sıkıştırılmış, kalan üçte ikisi ise boş bırakılmış... Sanki düğün salonu da oyun oynama alanı gibi... Yani aslında araba ayakta yolcu taşımak üzere dizayn edilmiş... Madem öyle, niye bu 14 koltuk şartı var... Ya da bu 14 koltuk şartını koydun, niye izin veriyorsun bu yarıdan fazlası koltuksuz olan ucube arabalara... Kural varsa uygula, ya da kuralı kaldır... Ama olmaz bir türlü... Yıldan yıla ebatı büyür bu arabaların... Ama koltuk sayısı hiç değişmez, hatta ebatı küçülür bile... Geçenlerde rastladım, Deutz-Magirus (ismini yanlış yazmış olabilirim ama Anakar'daki hakim dolmuş markası) marka aracın yeni modeli çıkmış, dolmuş olarak kullanılıyor... Otobüs sanki... İnanılmaz büyüklükte... Ama bu da 14 koltuklu... Görünce bu kadarına da pes dedim doğrusu... Peki görmüyor mu görevliler bu çarpık durumu? Görmez olur mu hiç? Görüyorlar da işte... Kör, sağır ve dilsizler... Ne diyeyim ben şimdi...

Şehircilikte toplu taşıma önemli iştir... Anladım, modern yöntemlerle yapamıyoruz bunu, adına dolmuş dediğimiz ucube yöntemlerle yapmaya çalışıyoruz bu işi... Tamam, bari biraz disipline edelim bu yapıyı... Standartlar koyalım ve sıkı denetimler getirelim... İnsan canı söz konusu bu işte... Gözünü para hırsı bürümüş sorumsuzların insafına bırakmayalım bu canları... Görevimizin gereğini yapalım kısacası... Ki, ölmesin insanlar...

8 yorum:

Newbahar dedi ki...

Sık sık biniyorum hem dolmuşa hem belediye otobüsüne. Burda dolmuşlara sıkı denetim var. Ayakta yolcu almıyorlar ama dediğinşz gibi ayaktalık hayli geniş yer var hepsinde.
Ya belediye otobüslerindeki 64 ayakta yolcu alabilmesine ne demeli? Sanki belediye otobüsünde ayakta gidince daha mı emniyetli!!

Can güvenliğimizin olmadığı, canımızın kıymetini bilmediğimiz, canımızın hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz vesselam.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

İnsanların ölmemesi yada bu yolda ölmemesi için önce insanın kendine saygısı olması gerekir. Kendine saygısı olmayan insan karşısındakine saygı da gösteremez.
Kural bizim için daima illa yıkılması gereken bir şeymiş sanki, bayılırız kurala karşı gelmeye.
Bizler "60Km'le gidiyorum sakin ve dertsiz" yada "yol 8 saatlikti ben kendimi riske atmadım 10 saatte gittim" diyen birine hiç rastladık mı dersin. Yoksa tam aksinimi söylerler, göğüslerini gere gere.

Ben ışıklara geldiğimde eğer kırmızı yanıyorsa ve hiç görünürde araba ve hatta kimse yoksa bile beklerim yeşil ışığı, utanırım çünkü, kimden mi? kendimden utanırım önce.

Yapılan kazaları, yollara saçılan suçsuz insanları görürüz, izleriz ama ders almaya gelince yokuz işte.

Kaderci bir milletiz "olacağı varsa olur" deriz, peki ya karşındakinin kaderinle oynamaya hakkın varmıdır?

Sevgilerimle...

Hamiyet dedi ki...

İnsan taşınıyor, can taşınıyor ama maalesef ki hiç bir güvenlik yok. Üzüntü veren bu ve bunun gibi öyle çok konu var ki ne diyeyim inanın bende şaşırıyorum.

Güzel bir konuya değinmişsiniz, teşekkür ederim.
Hayırlı günler diliyorum.

Adsız dedi ki...

Ne güzel anlatmışsın durumu.Her yönüyle katılıyorum.Gazoz kapağı gibi ayrılmış minibüsün üstü çarpışmayla.İnsanlar dağılıvermiş boncuk taneleri gibi hoyratça. Yazık değil mi orada biten onlarca umut aile yaşama.Ama ne olacak nüfus çok tek tek tüketmeyle azalmaz topluca öldürmeli.Her sene ya fireni patlayan halk otobüsü ya minibüs.Kalmadı bu çağda böyle toplu taşıma.Ama bu ülkede bu zihniyetler oldukça.Ne diyelim en iyisi bütün bu ilkel taşıma araçlarının arkasına yazsınlar "Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete"

mutfakcini dedi ki...

Her şey kural tanımıyor oluşumuza bağlı.Garip bir şekidle olması gerekenin tam aksini yapıyoruz.Trafik ışığı,emniyet kemeri,kasksız motosiklet kullanımı,hız tutkusu vs..Kendi canımız dışında diğer canların da günahına giriyoruz.Allah'a emanet yaşıyoruz.Çok anlamlı bir konuya değinmişsin..Kalemine sağlık.Sevgiler.

MAVİ TUTKU dedi ki...

Ankarayı bilmiyorum ama İstanbuldaki bir çok hattın minibüs şoförleri adeta psikopat resmen. Tavırları o araçları kullanışları, yasak olan herşeyi yapmaları.

Aslında bunlardaki denetimsizlik o kadar çok ihmal edilmiş bir şeyki.

Adsız dedi ki...

Merhabalar,

On yıldır sürekli bindiğim dolmuşta tek bir örnek şoföre denk geldim. Ankara/Bentderesi durağında bindiğim dolmuş, Keçiören/Hacıkadın'a varıncaya kadar "TEK KORNA ÇALMADI" hayret ettim. Dolmuştan inerken tebrik edecektim, kimileri işgüzarlık olarak değerlendirir düşüncesiyle tebrik etmedim.

Ankara'da dolmuşların ayakta yolcu taşımasına izin verildi sanıyorum.

Türkiye bir hukuk devleti değil. Türkiye bir hukuk devleti olsaydı. Dolmuşlar hakkındaki bu acı gerçekleri paylaşıyor olmazdık.

Görüşlerinizin tamamına katılıyorum. İnşallah bu problem olan dolmuş işini de kısa zamanda bir çözüme kavuştururlar.

Dolmuş ve böyle dolmuş gibi kangren olmuş yaralardan dolayı; sevgi, saygı, hoşgörü, hakça paylaşımın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye Cumhuriyeti özlemi içinde daha çok yanacağız gibi...

Kangren olmuş bu konuyu bizimle paylaştığınız çok teşekkür ederim.

İyi ve güzel olan ne varsa, paylaşmak adına hoşçakalın.

Unknown dedi ki...

evet arkadaş iyi güzel yazmışsında niyeyse dolmşcudan başka birşeyi görmemiş gözün..otobüs durağında bi saat otobüs beklersiniz sesiniz çıkmaz 70 yılından kalmış ıkarus denilen hiçbir can güvenliği olmayan otobüse binersiniz sesiniz çıkmaz koskoca otobüste sadece 29 kişi oturur 80 kişi ayakta üst üste gider sesiniz çıkmaz nedendir dolmuşcuya bu yükleniş belediyeden bi korkunuzmu var yoksa...dolmuşcularla bi alıp veremediğniz bir konumu var... bizim ekmek teknemiz o yerden yere vurup karalamak istediğiniz dolmuş biz dolmuşcu esnafıyız ordan yazmak kolay tabi bir de yazmışsınki yok imtiyaz yok tirilyon herşey senin bildiğin gibi değil senin ekmek kazandığın işyerinide ihaleye verelim o zaman hoşuna gidermi siz işinizde çokmu iyisiniz yada TÜRKİYE de herkes işini dört dörtlük mü yapıyor... hadi bakalım madem delikanlıca bunları yazmşsın bunuda yayınla bu sayfada